Hakan Altun her hafta mikrofonda… Çıktığı mekânlar tıklım tıklım dolu… Her özel günde olduğu gibi Sevgililer Günü’nde de sahnede. Önümüzdeki ay ise Cengiz Kurtoğlu ile özel bir albümü çıkacak. Altun ile teknoloji, söz yazarlığı ve ilişkiler hakkında konuştuk. Farklı bir Hakan bulduk.
Gece eğlenmek için dışarı çıkanların ilk baktığı isim Hakan Altun. Arabesk şarkılarıyla tanınsa da canlı sahnesi inanılmaz eğlenceli. Şarkılarını ezbere bilin ya da bilmeyin… Uzun zamandır, Hakan Altun ile röportaj yapalım diye konuşuyoruz ancak konser programı o kadar yoğun ki bir türlü denk gelemedik. Tam ayarladık, bu sefer de Beşiktaş maçı çıktı. Ama en sonunda Sevgililer Günü konserine gitmeden buluşabildik. Altun’a bu sefer herkesin merak ettiği ne zaman evlenip evlenmeyeceğini değil de şarkı sözü yazarlığını sordum. Anladım ki Hakan Altun’u yalnızca aşk adamı ya da şarkıcı olarak anlatmak eksik kalır. Bana sürekli okuduğu kitaplardan alıntılar yapıyor, teknolojinin ne kadar canını sıktığını söylüyor, dünyanın içinde bulunduğu durumu yorumluyor… HT Pazar’dan Ece Ulusum’un haberi…
Albümden sonra klipleriniz yayınlandı, milyonlarca kez izlendi. Mutlusunuzdur herhalde…
Bu 12’nci albüm oldu. Klip günleri benim için sıkıntılı günlerdir, pek kamerayı seven biri değilim. Ama mutluyum elbette, çünkü kliplendirilmemiş şarkılar yetim şarkılardır. Milyonlarca kez izleniyor ama geri dönüşler asıl konserlerde belli oluyor. Konserlerde şarkılar hep bir ağızdan söylendiğinde mutlu oluyorsun, her şeye değdiğini hissediyorsun. Benim niyetim kendi şarkılarımı yazıp insanlara aktarmaktı. Ben bu yola böyle çıktım. Zaten kendi şarkılarımı yazmasam şarkıcı olmazdım. Onun için insanların ilgi göstermesi mutlu ediyor.
Şarkı sözü yazarı Hakan Altun ile şarkıcı Hakan Altun arasında nasıl bir fark var?
Yazarken içimden geleni yazıyorum, sahnedeyken sahnenin götürdüğü yere gidiyorum. Yazarken kendi hikâyemden de etkileniyorum, arkadaşlarımın yaşadıklarından da… Telefon şarkısını yazdıktan sonra anladım ki telefonun başında tek bekleyen ben değilmişim, milyonlarca insan varmış. Ben naif yaşayan bir adamım. Şarkıcılığım hiç önemli değildir benim için. Söz yazarı ve besteci kimliğim her zaman daha önemlidir. İtiraf etmem gerekirse şarkı söylemeyi çok da sevmiyorum. Kendimi söz yazarak daha iyi ifade edebiliyorum.
Şu zamana kadar yazdığınız ama henüz söylemeye cesaret edemediğiniz bir parça var mı?
Var olmaz mı… Hâlâ bitiremiyorum, sadece nakaratı var. Şöyle, “Artık aşklar kolay değil, zor bir devrinde/Seviyorum diyenler çıkar derdinde/Kalmadı adamlık şimdi yerlerde…” Bir türlü bitiremiyorum bu parçayı. Bir de Şerefli Bir Adam Gibi Yaşadım adında şarkım var. İlerleyen yıllarda umarım bu şarkıları albüme koyabilirim.
‘HİÇ ŞİİR YAZAMAYAN ADAMIN 300’DEN FAZLA ŞARKISI VAR’
Sadece şarkı sözü yazarı olarak kalabilirdiniz, niçin şarkı söylemek istediniz?
Okul yıllarında birine sevdalanırsınız, defterinize bir şeyler karalarsınız. Lise yıllarında bir dörtlük bile yazamayan bir çocuktum. Hiç şiirim yok benim. Ben müziğe askerlikte yoğunlaştım, şarkı yazabildiğimi keşfettim. 1999’daki albümümden önce 1996’da Aykut-Hakan-Ayşe ile çıktım. Çilli Bom değildim ben hiç ama onlarla piyasaya girmiş oldum. Atatürk, “Hayatta öyle idealler vardır ki o yolda mağlubiyet de zafer sayılır” der. Bu söz askerdeyken benim için hayat felsefesine dönüştü. Benim ruhumdan çıkanları en iyi ben seslendirebilirdim. Denemek istedim ve “Hani Bekleyecektin” albümünü çıkardım. İnsanlar beni takip etmeye başladığında daha da şevklendim. İnsanlara bir şey armağan etmek gibi. Her sevdalının aralarında tuttuğu bir şarkı vardır. Herkes radyo dinlerken kendine ya da bir başkasına şarkı tutar. Hiç şiir yazamayan adamın 300’den fazla şarkısı var şimdi. (Gülüyor.)
Verdiğinize pişman olduğunuz parçalar oldu mu?
80 kadar şarkımı başka sanatçı arkadaşlarım seslendirdi. Ne yalan söyleyeyim bazılarından çok büyük haz aldım, bazıları da çok büyük hayal kırıklığı oldu. Çünkü ben o şarkıyı yazarken öyle hissetmemiştim. Beni beklemeyen birine yazdığım şarkıyı en iyi ben ifade edebilirdim. Bir gün elbet şarkıcılığım bitecek ama Allah beni söz yazmaktan, enstrüman çalmaktan geri koymasın.
Onca yıldır işin içindesiniz hâlâ bunu diyebilmeniz ne hoş.
Ben 17 yaşımda konservatuvara girdim. Akademik kariyerin çok önemli olduğuna inanırım. Alaylı kesimi ayrı bir yere koyuyorum. Müziğe saygı duymanız gerekir, siz enstrümanı bırakırsanız o da sizi bırakır. Enstrüman çalan insan yalnız kalmaz. Çok hayatımın içinde… Geceleri çok yataktan kalkıp söz yazmışımdır. Sağ olsun artık akıllı telefonlar var. Gerçi işe yaradığı kadar da ömrümüzü yedi…
Nedir sizce kötü yanları?
İlişkileri bile bitiyor. Allah’tan ben çok kullanmıyorum. Sevdalım olursa sıkıntı olmaz. Asla internetten bir kız bağlayamam yani… Mümkün değil, yeteneğim yok. (Gülüyor.) Instagram’ı da ekip arkadaşlarımla beraber kullanıyoruz. Daha çok konser duyuruları ve sosyal içerikli mesaj vereceğim zaman kullanıyorum. Bir insanın bir günde 15 tane kendi fotoğrafını paylaşması kadar gülünç bir şey olamaz. Her anın özeldir. Elbette kullanılmalıdır ama özel fotoğraflar paylaşılmalıdır. Aksi halde anlamsız oluyor.
Ama devir hayranlarla sosyal mecralarda buluşma devri…
Öyle. Bazı hayranlarımızın sitemi var bu konuda. Günlük hayatımdan bir şeyler paylaşmamı söylüyorlar. Ekibim de çok mustarip bu konuda. İnşallah ben de bu işlere gireceğim yavaştan. Ben bakir yaşamayı seviyorum. Eğlenmeyi elbette seviyorum ama gençliğimdeki gibi harala gürele yaşamıyorum. Evde naif bir hayatı seçtim.
‘METİN-ALİ-FEYYAZ-HAKAN’
Dinleyici olarak nasılsınızdır?
Türkçe müzik dinlemiyorum. Aklımda kalır sözü ve müziği o zaman sıkıntı olur. Ben genelde slow yabancı müzik ve saz eserleri dinliyorum. Onlar beni çok besliyor. Ama canım arabesk dinlemek istiyorsa açarım radyoyu. Yeni çıkan CD’lerin peşinde çok koşmam çünkü müzik yapmak daha önemli benim için.
Dizi izler misiniz? Sinemaya gider misiniz?
Hayatım boyunca dizi izlemedim. Bir kere bölüm izledim sadece, o da yıllar önce kız arkadaşım dizide oynuyordu ondan. Bana “Ayıp insan sevgilisinin dizisini izler” deyince çekirdek çitleyip beraber izlemiştik. Ama sinemayı çok severim… Spor programlarını çok izlerim. Futbol seyretmek beni çok rahatlatıyor, balık tutmak gibi bir şey. Kelime oyunu hastasıyım, çok oynuyorum. Sözlük okurum arada…
Merak ediyorum futbolcu olsaydınız Beşiktaş’ın hangi döneminde forma giymek isterdiniz?
Hayda güzel soru! Metin-Ali-Feyyaz’ın döneminde olmak isterdim. Metin-Ali-Feyyaz-Hakan. (Gülüyor.) Bir kere o dönemde Gordon Milne teknik adam, kaçar mı? Ama bu dönemde de olmak isterdim, kadro çok iyi.
‘YA,BUNUN ADI AYRILALIM!’
Sizden kopya çektim! “Ayrılık” olmasaydı parçanızda şöyle diyorsunuz: Aşkı tuhaf kılan kaybedildiğinde bulamayacağını bile bile aramak mı? Yoksa bir alışkanlık haline gelmesinden korkmak mı? Hangisi?
İkisi de sıkıntılı durum. Bilemedim şimdi… Alışkanlık dünyada en sıkıntılı şey. Ben hep söylerim, aşk geçicidir ilişkiyi ayakta tutan saygıdır. Alışkanlıksa acayip bir şey. Eliniz uzun dönem bir tene değince başkasının tenine dokunmak kolay olmuyor. Bir ilişkiye ayrılık girince bir daha olmuyor. Ortalıkta görüyoruz, 3 ay çıkıyorlar ama 6 ay birbirlerinin arkasından konuşuyorlar. Ben bunu yapmam… Dünyadaki en yalan şeylerden biri şu: “Biraz düşünsek mi?” Ya bunun adı ayrılalım, neyi düşüneceksin. (Gülüyor.)
‘İYİ KOCA OLURUM GALİBA’
Sevgililer Günü’nde ne yapacaksınız?
Şarkıcılık. (Gülüyor.) Uzun zamandır Sevgililer Günü’nü sevgilisiz ve şarkı söyleyerek geçiriyorum. Ama sevdalılara söylüyorum en azından… “Biz sizin şu şarkınızla evlendik” diyorlar ya dünyalar benim oluyor. Sevgilim olsun isterdim ama olmayınca da ortalığı yıkacak halim yok.
Siz evlenince herkes rahat bir nefes alacak, ortalığı onlar yıkacak ama!
Herhalde… Evlenmemi çok istiyorlar ondan olmuyor zaten. İstemesinler o kadar ya… Sokakta bir teyze görünce beni “Oğlum ne zaman evleneceksin?” diye soruyor. Ben aileci biriyim. 48 yıl evli olan bir çiftin evladıyım. Rahmetli babam anneme bırakın vurmayı, kötü bir söz bile demezdi. Ben iyi bir koca olurum galiba. İyi aile babası da olurum gibi…
‘BÜYÜDÜKÇE UFALMAK ÇOK ÖNEMLİ’
Şarkıcılığınızı bu kadar öteliyorsunuz ancak sahnelerden de inmiyorsunuz. Günlük hayatta dinlemeyenler bile sizi seyretmeye gidiyor. Mekân sahipleri de biliyor ki siz gelince sold out olacak.
Sahnede beni annem bile tanımıyor. Sağ olsunlar talep de var mekânlardan, özellikle açılışlarda uğurlu olacağıma inandıklarından çağırıyorlar. Eksik olmasınlar… Konserlerimiz gerçekten dolu oluyor. Sözleşmemizde 1.5 saat sahnede kalacağız diye yazar ama ben öyle yapamıyorum. Zaman yetmiyor ki! Benim oraya gelen kişileri mutlu etmem gerek o yüzden onların istediklerini de elimden geldiğince söylüyorum. O yüzden konserlerimiz en az 2.5 saat sürüyor.
Her hafta bir yerdesiniz, bu kadar saat sahnede kalıyorsunuz. Nereden geliyor bu enerji?
Şarkı söylemek çok kolay. Beni en çok yol ve insanlar yorar. Çocuklarını başkasına anlatırken yorulur mu insan? Şarkılar çocuk gibi kıymetli. Ondan ne sıkılıyorum ne de yoruluyorum.
Sizi pek bilmeyenler şarkılarınızın hep hüzünlü olduğunu düşünür ancak öyle değil. Hatta bir arkadaşım “Önemli olan mutluyken arabesk dinleyebilmek” der, sizi dinler. Sizi üzen bir sanatçı olarak görmelerine ne diyorsunuz?
Eyvallah! Beni bedbaht, koyu arabeskçi falan sanıyorlar. Bundan 5-6 yıl önce festivallerde beni çağırma konusu geçince “O şimdi bizi ağlatır” deniliyormuş. Slow şarkı sadece ağlatmak için söylenmez. Eskilere götürür, anıları tazeler, mutlu da olabilirsiniz. Ki ben konserlerimizde hareketli şarkılara yer veriyorum. İnsanların mutlu olması gerek. Ben hümanist bir adamım. Hayattaki ilkelerim de insanları kırmamak, yalan söylememek, hataları affetmektir. Görüyorsunuz, hayat birden geçiyor ve ne olacağını bilemiyorsunuz. Bana zorla şarkı söylettiler. Ben enstrümanisttim. Aileme yük olmayayım diye girdim ve işte nerelere geldi.
Hümanist olduğunuzu ve insanları kolay affettiğinizi çok sık söylersiniz. Bunları başarmak kolay değildir. Bu noktaya gelmek için ne yaşamış olmak gerekiyor?
Rahmetli babamdan böyle gördüm. Bir de çok değerli insanların sözlerini toplarım. Mesela, Karacaoğlan’ın “Dolu başak eğik durur” sözü. Bu çok feyzaldığım bir söz. Bir hikâye vardır; Mevlânâ pazaryerinde karşılaştığı rahibe selam verir. İlerledikten sonra Mevlânâ’nın müritlerinden biri “Neden yaptınız? Rahibin önünde eğilip selam verdiniz” der, o da dönüp “Tevazuyu ona mı bıraksaydım” der… Tevazu, büyüdükçe ufalmak işte bunlar çok önemlidir. Bunları okuyup benimserseniz hayat çok kolaylaşıyor. Kibir, ego ve kıskançlık duygularımı küçücük bir kutuya koyup okyanusa attım. Konser çıkışı bir sürü kişiyle fotoğraf çektirip biri kalınca o aklıma takılıyor benim. Arabadan inip çok fotoğraf çektirdiğim oldu. Herkese yetişemiyorum, kusura bakmasınlar. İnsanlar da beni seviyor. Ukalalık olarak algılamayın ama samimi ve saygılı bir adam olduğumu düşünüyorum.
Dünyanın içinde bulunduğu gergin dönemde bunları başarmak çok güç…
Ülkemizin üstündeki kara bulutlar beni de çok üzüyor. Savaştan, savaşı çıkaran insanlardan, egolarına yenik düşüp de halkını mağdur eden insanlardan nefret ediyorum. Kısacık hayatta neden kavgalarla uğraşalım ki… Şehit haberleri gördükçe içim parçalanıyor. Dünyanın hiçbir yerinde savaş olmasın, çocuklar ağlamasın. Teknolojiyle geldi bu illet, nükleer silahların olması hiç iyi değil. Kimse birbirini sevmiyor. Eskiden böyle miydi? Teknolojinin getirdiği sıkıntıları görmeseydim keşke. Milenyum balonuyla her şey allak bullak oldu. Dünyanın değil, asıl insanların doğası bozuldu. Dünyayı da biz bozduk…
‘NASIL 30 MİLYON İZLENDİN SEN KARDEŞİM?’
Âşıklar, yalnızlar, Beşiktaşlılar, yaşlılar… Arkanızda geniş bir kitle var. Nasıl hissettiriyor?
Mutlu oluyorum. Ama herhalde ben daha çok ayrılıklarda devreye giriyorum. Erkeklerden genelde geri dönüş alıyorum, “Abi söyleyemediklerimi sen anlatmışsın. Ayrıldığım kıza senin şarkılarını dinletiyorum çünkü ben böyle anlatamıyorum” diyorlar. Bunlar önemli. Erkeklerimiz çekingendir, ama bir o kadar da duygusal ve romantiklerdir. Ben onlara ışık oluyorsam ne âlâ… İnsanlar sizi uzun yıllar takip ediyorsa doğru şeyi yapıyorsunuz demektir. Hatalarım da var, insanın bir eşref saati vardır bir de eşşek saati durumları vardır ya…
Sizi klipler dışında hiç üzgün görmedim.
Aynen! (Gülüyor.) Ben hep gülerim. Bir hadis vardır, “Tebessüm sadakadır.” Karşıma suratı asık biri geldiğinde tedirgin olurum ama gülerek geldiğinde rahatlarım, ben de gülerim. Ciddi bakmayı unutmuşum, sadece kliplerde role giriyorum.
Spotify, Youtube gibi alanlarda ne kadar izlendiğinize bakar mısınız? Sayılar sizin için önemli mi?
Aldırış etmem. Başarıyı makinelerle değil, yüreklerle ölçebilirsiniz. 30 bin kişi hep bir ağızdan şarkıyı söylüyorsa ne yapayım o görüntülenme sayısını… Allah aşkına oralarda neler döndüğünü de duyuyorum. Çok üzücü… Bir şarkın var yüreklere dokunmamış, makineler 30 milyon izlenmiş diyor ama 3 kişi şarkıyı söylemiyor. Nasıl 30 milyon izlendin sen kardeşim?
Sizin evlenip evlenmeyeceğiniz hakkında çok konuşuluyor ama söz yazarlığınız hakkında pek konuşulmuyor.
Sorma… Bazı insanlar şarkı sözü yazdığımı, konservatuvar mezunu olduğumu bilmiyor bile. Hiç unutmam, bir dinleyici yanıma gelip “Bir şarkı rica edeceğim, belki bilmezsiniz Hain Geceler” dedi. Şaka yapıyor sandım. Çünkü şarkıyı ben yazdım, Cengiz Kurtoğlu seslendirdi. Ne yapalım, bunlara kafayı taksam hayat zorlaşır. Küslüklerin olduğu yerde başarılı olamazsınız.
Cengiz Kurtoğlu ile bir projeniz var şimdi. Nasıl olacak?
Bitmek üzere. Ben 6 Cengiz Kurtoğlu şarkısı, o da 6 Hakan Altun şarkısı seslendirecek. İki şarkı da düet yapacağız. Fikir Polat Yağcı’dan çıktı. 14 şarkılık albüm 1 ay olmadan çıkar.
Kaynak: Haber Türk
Yorum Yok